Necip Fazıl külliyatına iki önemli eserÜstad Necip FazılKısakürek'in iki yeni eseri külliyatına katıldı. “Dil ve Edebiyat” seçme yazılardan oluşurken “Tiyatro ve Tesiri” ilk kez kitaplaşan bir konuşma metni.Necip Fazıl Kısakürek'in Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitapları 1920'lerde yayımlandığında Türkiye hiç kuşkusuz büyük bir dönüşüm yaşıyordu. Büyük ve tahrip edici bir savaşın ertesinde olağanüstü bir politik değişim ve dönüşümü yaşayan aydınlar, bu yeni vaziyet karşısında ister istemez “kriz entelektüel" durumuyla karşılaşmışlardı. KARŞILIK BULMAKTA ZORLUK ÇEKMEDİ Necip Fazıl'ın şiiri, 1908 sonrasında başlayan ve Cumhuriyet'ten sonra da devam eden şiir dünyasına bir tepki olarak doğmuştur. Farklı bir üslup ve ses rengine sahip Necip Fazıl'ın şiirleri şaşırtıcıydı ve karşılık bulmakta zorluk çekmemişti. O günlerde Necip Fazıl'dan “bir mısra bir millete şeref verecek şair" diye bahsediliyor, Türk şiirinin büyük isimleri arasında yer alacağı dile getiriliyordu. Hatta Ahmet Haşim, Necip Fazıl'ın “Kitabe" adlı şiiri için “Çocuk bu sesi nereden buldun sen?" diyecekti. Necip Fazıl hiç şüphesiz Cumhuriyet devrinin büyük şairleri arasında yer alıyordu, ancak Türk nesir tarihi incelendiği zaman görülecektir ki, Necip Fazıl aynı zamanda halefsiz ve selefsiz üslupçu bir yazardı. Aslına bakılırsa, Necip Fazıl'ın saltanatlı ve debdebeli Türkçesiyle yazdıkları onun korkunç zekasından ileri geliyordu. Vaktiyle Fransız Akademisi üyelerinden birinin, genç nesiller elinde Fransızca'nın günden güne bozulduğunu, köklerini ve kanunlarını kaybettiğini iddia ettiğini, bu hâdisenin Fransa'da küçük bir kıyamet doğurduğunu yazan Necip Fazıl'a göre, “Türkçe, Engizisyon zulmüne uğruyor da kimse aldırış etmiyor"du. “Türkçe her şeyden önce kendi içinde mevcut ve malum olduğu kadar, öz çevresi içinde de ihanete uğradığını ve dilimizi resmen unuttuğumuzu" söyleyen Necip Fazıl şöyle devam ediyor: “Neredeyse, bir tatlısu frengi edasıyla üç adamlar diye konuşacağız. “Üç silahşörler, Üç ahbap çavuşlar" gibi bazı isimleri hatırlamaz mısınız? Hele film isimleri, ilan Türkçeleri, Şişli ağızları, evlere şenlik! Dilimize bir başka ihanet, münevverler Türkçesinin üçte birini müstemlekeleştiren Fransızca kelime istilası... Türk anneleri, iki çocukta bir Fransız yavrusu mu doğuruyor? Ne rezalet! Daha bir başka ihanet, hem de kanımızdan olduğu rivayetiyle yaş ağaca çivi çakılırcasına bağrımıza kakılan, kuzguni siyah kelimelerde... Bunlardan bir çoğu mefhum halinde tutunamadı ama isim olarak tutunmak iddiasında... Nedir o “Etrüsk, Trak, Marakaz, Suvat" filan gibi vapur isimleri? Hotanto ticaret filosunun gemileri mi bunlar? Evimde idare lambasını devirsem, garajlar dolusu itfaiye otomobili sokaklara dökülür ve polis tahkikat açar. Ehemmiyeti kâinata bedel koca bir dile, önüne gelen kundak sokuyor. Nerede bu yangının itfaiyesiyle polisi?" EMSALSİZ BİR TELKİN KÜRSÜSÜ Necip Fazıl'ın Türkçe üzerine yazdıkları yanında ikinci bir kitabı daha elimize ulaştı ki, doğrusu hacmi küçük ancak tesiri büyük bir eserdir. Aydınlar Ocağı'nda 2 Nisan 1964'te verdiği “Tiyatro ve Tesiri" adlı uzunca konuşmasının kitaplaştırıldığı Necip Fazıl, bu eserinde tiyatroyu anlatırken şöyle der: “Tiyatro, birçok insanın, bir ân, böyle birbirini göremez hâlde bir noktaya bakıp bir çerçeve içinde her gün yaşadığı hayattan bir parça gösteren bir sanat şekli... Sanat, tiyatronun da baş sermayesi olan kelâmın muhtelif formlarında, hikâye, roman, şiir vesairede daima bir iki buudludur; üçe varmaz. Ve hayal ki, Allah'ın yarattığı muazzam sahnenin ismidir, orada kendisini hakikatteki, realitedeki katılığıyla tecessüm etmiş bulamaz". Tiyatronun etimolojik hikâyesinden başlayarak Yunan'dan, Orta Çağ Avrupası'na kadar geçirdiği evreleri ve bizdeki durumunu açıklayan Necip Fazıl konuşmasını şöyle bitirmektedir: “Bize iki vazife düşüyor. Bir tanesi, doğrudan doğruya mücerred kalıbın mücerred kıymetini anlamak, ondan sonra onu, kendi büyük mücerred ve müşahhasımıza bağlamak... Tiyatro, emsalsiz bir telkin kürsüsüdür". Dil ve Edebiyat ile Tiyatro ve Tesiri adlı bu iki yeni eserle, Necip Fazıl külliyatı zenginleşiyor. Necip Fazıl gibi üretken ve verimli yazarın gazete ve dergi koleksiyonlarında kalmış yazıları derlendikçe, büyük yazar seçkin ve zengin bir külliyatı kavuşacaktır. Dil ve Edebiyat ile Tiyatro ve Tesiri dikkatle okuyunuz, sıra dışı bir yazarın saltanatlı Türkçesinin izdüşümlerini göreceksiniz. Kaynak: Yenişafak |