Meleğin geçtiği şehirlerAKİF EMRE’NİN KİTABINDA KITALARARASI SEYAHAT EDEN TERTEMİZ BİR ZİHNİN, RİKKATLE KURMAYA ÇABALADIĞI ‘’BİZ’’E DAİR BİRİKTİRDİĞİ HİKAYELERİ DE OKUDUĞUMU DÜŞÜNÜYORUM. SADECE GEÇMİŞE DAİR HÜZÜNLÜ BİR MELAL DEĞİL BU BAHSETTİĞİM. ÇOK DURU MANADA BİR ARAYIŞ İZLEĞİ.‘’Yolculuk önümde açılan çizgisiz bir defterdir...’’ Diyor yazar Akif Emre. Zaten yola da niyet edilir bizde, öyle uluorta çıkılmaz. Çizgisiz defter, adı üzerinde, henüz dolmamış, yazılmamış, ihtimallere açık bir meydandır aslında ve yaşamın ta kendisidir. Maceraya açıklık ve mahremiyet özeni gibi paradoksal iki vurguyu aynı anda taşıyan ‘’çizgisiz defter’’ metaforu, Akif Emre’ye has, mütemadiyen arayış felsefesini işaret ediyor aslında. Yolun nereye varacağından çok, yola niyet etmiş, çıkmış olmak önemli onun için. Onu okurken, dünya küçülüyor. Yol ve şehir izlenimleri, hem kaybedilenin peşinde iz sürüyor, hem de henüz sırrına muttali olunmamışın heyecanıyla titriyor. Muhasebe ve hedef, bu iki zıt rüzgarı, sağlam inancıyla, ilkelerinden taviz vermeyişiyle, vicdani ses oluşuyla, tematik duruş bilincine taşıyor yazar. Akif Emre’nin Büyüyen Ay’dan çıkan Çizgisiz Defter adlı son kitabını bir geziler günlüğü olarak okuyabilir miyiz? Evet ve hayır. BİR DOĞU ATAĞI Evet: Bir gezi kitabı olduğunu düşünebiliriz. Art arda harmonik sıralanışıyla çizdiği yüksek yoğunluklu haritaya baktığımızda bunun bir gezi kitabı olduğunu düşünebiliriz. Batı’nın sınır tanımaz kaşiflerine karşı bir Doğu atağı olduğunu da pekala söyleyebiliriz. Benim ve kuşağımın aşina olduğu ifadeyle söyleyecek olursak ümmeti ve tevhidi ciddi dert edinmiş kimselerin yolu muhakkak geçecektir Emre’nin çizdiği bu haritaların içinden. Batılı ‘’beyaz adamın yorgunluğu’’ demek olan uzun sömürge yıllarının kendini kamufle ettiği bilimsel düşünce, coğrafi keşifler ve ilerleme başlığındaki üç büyük örtü, illüzyondu aslında hatta zorunlu illüzyon, yani çok da inceltilmiş, törpülenmiş maslahatlar değildi bunlar, mesela faşizm enstrümantal manada bu üçünden çok daha kalifiye düşünülmüş, üzerinde epey çalışılmış daha büyük bir hadisedir, hepsinin özünde baskıcı imhacı zorunluluk esastır. Buradan kalkınca, Kristof Kolomb’la özdeşleşecek tüm uzun basınçların tortusuyla hesaplaşmak, Doğulu yazarlar için ‘’gezi notları’’nı, keyif ve izlenim olmaktan alır, bir tür savaş sanatı mesabesine çıkartır... Gezi yazıları ve gezi kitapları bu minvalden bakıldığında aynı zamanda politik bir hesaplaşma, tarih ve değerler duruşması halindedir. (Özellikle Müslüman kadın yazarların gezi notlarını bu insiyakla yürekten desteklediğimi yakın dostlarım gayet iyi bilir.) Akif Emre’nin Çizgisiz Defteri’nde sekiz bölüm var; Endülüs, iç Avrupa, Kudüs, Rumeli, Patani, İran, Erbil/Bağdat, Afrika’yı okurken, bir gezi kitabının içinde yürüdüğünüzü pekala hissedebilirsiniz. Hep tetikte duran vicdanı, hemen her sayfada tahattura has kederiyle birlikte okunduğunda bir ‘’hicret denemesi’’dir diyebiliriz Çizgisiz Defter’e... Ama yine de bir gezi kitabı olup olmadığını tam olarak cevaplamış sayılmayız. GÖÇ HÜZNÜ Hayır: Bir gezi kitabı olduğunu söyleyemeyiz. Tıpkı Seyyid Kutub’un Amerika notlarına, Ali Şeriati’nin Avrupa günlüklerine, Halil Cibran’ın şiirlerine, Halide Edip Hanım’ın Hindistan güncelerine de gezi yazıları diyemeyeceğimiz gibi... Çünkü bütün bu zikrettiklerim politik duruşları birbirlerinden farklı olsa da Doğu’ya has alçakgönüllülük, mağlubiyetin verdiği kırılganlık ve göç hüznü üzerinden kurarlar kelimelerini ve tasavvur dünyalarını. Mesela Doğu’ya Seyahat’’in Nerval’i gibi veya Kipling’in ‘’Emret Sahip’’ nakaratlarıyla işleyen kaplan hikayelerindeki gibi yıkıcı cüret, egzotik merak, pervasız üstencilik, adlı adınca yazalım ‘’şımarıklık’’ yoktur bizimkilerde. Ben Akif Emre’nin kitabında kıtalararası seyahat eden tertemiz bir zihnin, rikkatle kurmaya çabaladığı ‘’biz’’e dair biriktirdiği hikayeleri de okuduğumu düşünüyorum. Sadece geçmişe dair hüzünlü bir melal değil bu bahsettiğim. Çok duru manada bir arayış izleği. Hasreti, hicret sızısını, parçalanmayı, kopuşun ağır çilesini, savruluşun bedelini, varoluşun yükünü, şehirlerin yazgısı üzerinden okuyacağınız bir kitap... Lirik dili, şiirsi ifade gücüyle, uzmanlığa has çıkıntılı yükü ustaca hafifletmiş Emre... Çizgisiz Defteri okurken Akif Emre’nin Roger Garaudy ve Aliya İzzetbegoviç ile gerçekleştirdiği mülakatlara da yeniden göz attım ben. Son iki yıldır gençlerle gerçekleştirdiğimiz ‘’okuma oturumları’’nda kurmaya çalıştığımız bir ‘’kütüphane’’ var. Çizgisiz Defter, bu kütüphanede yer alacak hem iyi cins edebiyata örnek, hem de gençler için ufuk açıcı ve yol haritası mesabesinde bir kitap... Okuma Önerisi: Çizgisiz Defter, Akif Emre, Büyüyen Ay Yayınları Kaynak: www.star.com.tr |